Empati kelimesi kökenini Yunancadaki “Empatheia” kelimesinden almaktadır. Tarihte ilk olarak Aristo’nun “Rhetoric” adlı eserinde yer aldığı belirtilen “Empati” teriminin, psikoloji ve psikiyatri alanında ilk olarak 1897’de Theodor Lipps ve daha sonra 1918 yılında Southard tarafından kullanıldığı kabul edilir.
Empati kavramı, çağdaş psikoterapide özellikle psikanalitik kuram içerisinde çok fazla işlenmiştir. 1920'de empatinin tanımını "egomuza doğal olarak yabancı olan bir başka insanı anlamamızda en önemli kısmı oluşturan süreç" olarak yapan Freud, empatiyi "özne ve nesne arasındaki bazı benzerliklerden temel alan özel bir özdeşim şekli" olarak değerlendirmiştir.
Empati, üç basamakta gerçekleştirilen bir davranıştır. İlk basamakta, kişinin kendini empati yapacağı kişinin yerine koyması gerekir. Kendini karşısındaki kişinin yerine koyduğunda, empati yaptığı kişinin içinde bulunduğu sosyal ve duygusal durumu tespit etmesi gerekir. İkinci basamakta, empati yapan kişi kendi yerine geçer. Tüm deneyimleri kendi bakış açısıyla ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak değerlendirir. Üçüncü ve son aşamada ise empatiyi yapan kimse, kendini yerine koyduğu kimsenin duygu ve düşüncelerinin türü ve içeriğini, kişiyi yargılamadan net bir şekilde ona geri bildirir.
Çocukluktan itibaren başlayan gelişim sürecinde empati, başkasının rolünü alabilme becerileriyle gelişir. Bir başkasının rolüne girerek empati kuran kişi, yaşadığı bu deneyim sayesinde kendisini de tanımış ve farkındalığını artırmış olmaktadır. Kendisini tanıyan ve farkındalığı artan birey, mevcut durumu sezgi yoluyla kolayca kavrayarak anlar ve uyum yapması kolaylaşır.
Sonuç olarak birçok çalışmacı, empatinin geçici, bilinç ya da bilinç öncesinde sınırlı, regresif olmayan, kolayca geri dönebilen bir yapıyla karakterize özel bir özdeşim şekli olduğunu ileri sürerler. Empatinin özünün ve amacının, başka bir insanı entelektüel olarak kavramaktan çok "duygusal anlama" olduğu da çoğunlukla kabul edilir.
Ekrem Saygın (Psikolog)